NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
هِشَامٌ
الدَّسْتُوَائِيُّ
عَنْ يَحْيَى
عَنْ أَبِي
جَعْفَرٍ
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
ثَلَاثُ دَعَوَاتٍ
مُسْتَجَابَاتٌ
لَا شَكَّ
فِيهِنَّ
دَعْوَةُ الْوَالِدِ
وَدَعْوَةُ
الْمُسَافِرِ
وَدَعْوَةُ
الْمَظْلُومِ
Ebû Hureyre (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kesinlikle kabul
edilen üç dua vardır: Babanın duası, müsafirin duası ve mazlumun duası"
İzah:
Tirmizî, birr; İbn
Mâce, dua; Ahmed b. Hanbel, II, 258, 305, 343, 348, 367, 434, 445, 478, 517,
523.
Nebi (s.a.v.) metinde
belirtilen üç sınıfın dualarının mutlaka kabul edileceğim bildirmiştir.
Buna sebep, onların
duadaki samimiyetleri ve Allah'a sığınmadaki ilerilikleridir. Buradaki üç sınıf,
duası mutlaka kabul edilenlerin sayısını sınırlandırmak için sayılmış
değildir. Bunlardan başka da duası makbul olanlar vardır. Tirmizî'nin Ebu
Hüreyre'den rivayet ettiği başka bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber adaletli
devlet başkanının, oruçlunun iftar ettiği zamanki ve mazlumun dualarının geri
çevrilmeyeceğim haber vermiştir.
Hadis-i şeriflerde
mutlaka kabul edileceği bildirilen duaların hayırla mı, yoksa şerle mi ilgili
olduğuna dair bir açıklık olmadığı için hükmün hem dua, hem de beddua için aynı
olduğu söylenmektedir. Buna göre sayılan sınıfların hem duaları hem de
bedduaları makbuldür.
Burada baba, duası
makbul olanlar arasında sayıldığı halde, anadan söz edilmemiştir. Çünkü ananın
duası, babaya nisbetle öncelikle kabule şayandır. Zira ananın, evlâdı için
katlandığı sıkıntılar, babanın katlandıklarından daha çoktur.
Şu mealdeki âyet-i
kerime bu hakikati ortaya koyar: "Biz insana, ana ve babasına karşı iyi
davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten, güçsüzlüğe
uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur.
Bana ve ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş
banadır."[Lokman 14.]
Annenin evlâdına
şefkati daha fazla olduğu için ona karşı olan bedduası makbul değildir. Çünkü
ana, evladı için ne kadar beddua ederse etsin, bu gönülden olmaz. Hadis-i
şerifte ananın zikredilmemesine bu da bir sebeb olabilir.
Müsâfirin kendisine
iyilik yapana duası ya da kötülük yapana bedduasının kabulü, onun aczi ve
tevâzuundan dolayıdır. Çünkü bir yerin yabancısı garibtir. Garibin yüreği
yufka olur.
Duası makbul üçüncü
kişi de mazlumdur. Mazlum, haksızlığa uğratılan kişidir. Bunun duasının kabule
şâyân oluşuna sebep de onun acz ve düşkünlüğüdür. Şüphesiz mazlumun makbul
olan duası, kendisine zulmedene yaptığı beddua ve iyilik yapana ettiği duadır.
Buhârî ve Müslim'in îbn
Abbas (r.anhuma)'dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (s.a.v.) Muaz b.
Cebel (r.a.)'i Yemen'e gönderirken "- mazlumun bedduasından sakın, çünkü
onunla Allah k'.c.) arasında örtü yoktur," buyurmuştur.
Mazlumun duasının
makbul olması için onun müslüman ve muttaki olması şart değildir. Mazlum kâfir
veya günahkâr bile olsa, duası makbuldür. Ebû Dâvûd el-Tay âlisi'nin Ebu
Hüreyre vasıtasıyla Resulüllah'tan rivayet ettiği şu hadis, bunu açık olarak
ortaya koymaktadır: "Fâcir bile olsa, mazlumun duası kabul edilir. Onun
fiskı kendisini ilgilendirir." Aynı hadisin Bez-zâr, İbn Hibbân ve
Ahmed'deki rivayetinde "Kâfir bile olsa" ilâvesi de vardır.